İnsan eliyle derinleşen iklim krizinde, çevreye verdiğimiz geri dönüşsüz zararların artık yasalar önünde bir bedeli olacak!
İnsanı merkezine alan hukuk sistemleri, doğayı merkezine almaya doğru evriliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICM) kurucu sözleşmesi olan Roma Statüsü şu anda dört suçu listeliyor: soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırganlık suçları. Dünyanın çeşitli yerlerinden ülkelerin desteğiyle bu liste beşe çıkartılmaya çalışılıyor. Listeye yeni eklenmesi beklenen madde ise “Ekokırım” suçu.

Ekokırım Türkçe’ye “yaşam alanını(evini) yok etmek” anlamıyla çevrilebilir. Bu terim ilk olarak 1970’te Amerikalı biyolog Arthur Galston tarafından ortaya atıldı. Galston, böyle bir terimi, daha doğrusu suçu, o sırada ABD’nin Vietnam Savaşı’nda zehirli portakal gazı kullanmasının çevreye verdiği zararı vurgulamak için kullanmıştı. Ardından 1972’de BM Çevre Konferansı’nda İsveç Başbakanı Olof Palme tarafından dile getirildi.

2021’de Ekokırımı Durdurun Vakfı (Stop Ecocide Foundation) aracılığıyla uluslararası uzmanlardan oluşan bir heyet toplanıp ekokırım suçunu şu cümleyle açıkladı: “Çevreye ağır ve geniş çapta ya da ağır ve uzun vadeli bir biçimde zarara yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunun bilincinde, yasadışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ekokırım suçunu oluşturur.”

Türkiye genelinde ise geçtiğimiz yıl TBMM’ye sunulmak üzere “Yurttaş ekokırım yasasını yapıyor” başlığı altında 28 bin ıslak imza toplandı. Ekolojistler 2024 yılını ise “Ekokırım Suçuna Karşı Mücadele Yılı” ilan etti. Türkiye henüz yasalarında bir düzenleme getirmediyse dahi, Uluslararası Ceza Mahkemesi ekokırımı suç listesine eklediği andan itibaren, Türkiye gibi üye olmayan diğer ülkeler de bu durumdan etkilenecek ve iç hukuklarında değişime gitmek zorunda kalacaklar. Bu anlamda Belçika hem ulusal hem de uluslararası alanda ekokırımı suç olarak tanımlayan ilk Avrupa Birliği ülkesi oldu. Belçika’ya ek olarak pek çok farklı ülke de ulusal hukuk sistemlerini yıllardır bu anlamda düzenlemeye devam ediyor.

Bugünkü kapitalist ekonomik modelle dünya ekosistemimizin savaş halinde olması bu suçu tanımamıza yol açtı. Temennimiz odur ki doğa ile uyumlu, refah içinde, yaşanabilir bir dünya için atılan adımlar bu amaca ulaşırken gelecek nesillerin haklarını da gözetir.

Çünkü bizim evimiz olan dünya, bize evini sunduğu sürece yuvamız olarak kalabilir.

Leave A Comment